Kelimenizi yazmaya başlayın ve aramaya başlamak için büyüteçe tıklayın.
Hizmet Alanları

Borçlar Hukuku

Borçlar Hukuku

Borçlar Hukuku kişiler arasındaki borç ilişkilerini düzenleyen hukuk dalıdır.

Borçlar Hukuku kişiler arasındaki borç ilişkilerini düzenleyen hukuk dalıdır. Borç derken hukuki anlamda neyi kastediyoruz? sorusunun cevabı ise, bir şeyi vermek, bir davranış sergilemek ya da bir davranış sergilemekten kaçınmak anlamında bir yükümlülüğün altına girmek olarak tanımlayabiliriz.Borçlu ise  bu borcu yerine getirmesi gereken kişidir. Borcun kaynakları; Sözleşme,Haksız eylem ya da Sebepsiz mal edinmedir.


Sözleşme; İki tarafın karşılıklı ve birbirlerine uygun rızalarını beyan etmesiyle kurulur. Eğer ki kurulan sözleşme ekonomik değer ifade eden bir borç veyahut borçlar doğuruyorsa o halde borçlar hukuku kapsamına girer.

Taraflar arasında kurulacak sözleşmenin geçerliliği, kanunda aksine bir hüküm olmadıkça hiçbir şekle bağlı değildir.Bazı sözleşmeler bakımından kanunda belli bir şekle bağlılık düzenlenmiş olup, bu sözleşmeler bakımından bu şekle uyulmadıkça sözleşme geçerli olmaz.

Herkes bir sözleşmeyi yapıp yapmama veyahut kiminle yapacağı konusunda, sözleşmenin konusu ve şartları konusunda özgürdür: Ancak kanunda kişinin kendi özgürlüğünü kullanırken başkalarının haklarına zarar vermesinin önüne geçilebilmesi adına bu konuda  kanunla birtakım sınırlamalar getirilmiştir. Sözleşmenin konusu kanunda sayılan emredici kurallara, kamu düzenine, genel ahlaka aykırı olamaz.

Her somut olay kanunda belirtilen kurallar dahilinde kendi şartlarında değerlendirilir. Borçlar hukuku çok genel bir hukuk dalı olup, öncelikle söz konusu borcun bir edimin ifası mı yoksa bir davranışta bulunmak ya da bir davranışta bulunmamak yükümlülüğü altına girmek mi olduğunun tespiti gerekir. Daha sonra somut olaydaki konu ile ilgili kanun maddesinin bizi hangi mahkemeye yönlendireceğine bakılır. Açıkladığımız üzere söz konusu tespit çok mühim olup, gerekli araştırma ve değerlendirme yapıldıktan sonra dava dilekçesinin hazırlanarak ilgili mahkemeye verilmesi hususu büyük önem taşımaktadır. Zira aksi halde, görevsiz ve yetkisiz mahkemede açılacak bir dava ile zaman kaybına uğranabileceği gibi aynı sebepten bir hak kaybına uğrama ihtimali de olasıdır. Bu nedenle her davada olması gerektiği gibi ön araştırmanın titizlikle ve özenle yapılması gerekmekte olup, bu konuda uzman bir avukattan hukuki destek alarak olası zaman ve hak kayıplarının önüne geçebilirsiniz. Haydarpaşa Hukuk Ve Danışmanlık alanında uzman avukat kadrosu ile borçlar hukukuna ilişkin olarak da müvekkillerine profesyonel hizmet vermektedir.

Trafik kazası en sık karşılaştığımız şekilde, bir karayolu taşıtının diğer bir taşıta ya da yayaya çarpması veyahut çarpışması ile meydana gelir. Trafik kazaları sonucunda yaralanma, maddi ve manevi zarar ile birlikte ölüm de meydana gelebilmektedir. Trafik kazalarının oluşmasında başta sürücü, araç ve yol olmak üzere pek çok faktör etkilidir.

Trafik kazası geçirerek mağdur olan kişi yaralanmış ise bu yaralanmaya bağlı olarak maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Eğer ki mağdur vefat etmiş ise onun vefatı ile maddi ve manevi zarar gören yakınları, annesi, babası, eşi, çocukları, kardeşleri, nişanlısı, bakım ve desteği altındaki kişiler maddi ve manevi zararların tazmini için dava açma hakkına sahiptir. Mağdur hayattayken dava anmış ise daha sonra ölümü halinde mirasçıları bu davaya katılarak devam edebilirler.

Trafik kazalarında dava açılacağı zaman genelde ilk akla gelen isim kazanın oluşmasına neden olan karşı taraftır. Teorik olarak bu durumda bir hata olmaması rağmen, ileriki aşamalarda karşı tarafın kusurunun tespit edilememesi ya da az tespit edilmesi veyahut dava kazanılsa dahi karşı taraftan bunu ekonomik anlamda tahsil imkanının bulunmaması gibi nedenlerle aslında davalı olarak sigorta şirketinin de gösterilmesi davanın seyri bakımından daha avantajlı olacaktır.

Trafik kazası sonrasında  yaralanma veyahut ölüm meydana gelmiş olması halinde bu kazaya bağlı olarak maddi-manevi tazminat davası açmak isteyen müvekkiller ile yapılan görüşmelerde karşılaştığımız en sık soru genelde alınacak tazminatın miktarı konusunda olmaktadır.  Tazminatın miktarında birden fazla etken husus vardır. Bunlardan biri trafik kazası sonucunda yaralanma mı meydana geldi yoksa ölümlü olduğudur. Bir diğeri ise yaralanmanın boyutudur. Ölüm meydana gelmiş ise, vefat eden kişinin mirasçıları, destekten yoksun kalma tazminatı ile cenaze ve defin masraflarını talep edebileceği gibi, ölenin, ölümü nedeniyle duydukları elem ve üzüntü nedeniyle manevi tazminatta talep edebilirler. Trafik kazası nedeniyle sadece yaralanma meydana gelmiş ise, yaralanan kişi, oluşan iş gücü kaybı nedeniyle çalışamayıp yoksun kaldığı kısma karşılık gelen kısım ve bu kazaya bağlı olarak tedavi gördüyse tedavi masraflarını isteyebilecektir. Ayrıca şartları oluşmuşsa manevi tazminatta talep edebilecektir. Tazminat hesaplanırken bunun yanı sıra, davacının ekonomik durumu, çalışıyorsa maaşı, hastane masrafları vb. kaza nedeniyle yaptığı harcamalar ve uğradığı maddi zarar da dikkate alınmaktadır. Bu nedenle gerek dava dilekçesi gerekse delil listesi hazırlanırken davanın ispatına ilişkin önem arz eden tüm belgeler toplanmalı ve yasal süresinde mahkemeye sunulmalıdır. Manevi tazminat talep edilirken, bu kavramın maddi tazminat talebinin dayanağı gibi belgelerle ispat edilemeyeceği hususu gözden kaçırılmamalı ve bunun için kanunda belirtilen ispat araçları ile bir değerlendirme yapılmalıdır. Tazminatın eksik hesaplanmaması ve talep edilenden daha düşük bir tazminat ile karşı karşıya kalmamak için bu konuda tecrübeli avukatları barındıran bir hukuk bürosundan hukuki destek alınması daha tatminkar olacaktır.

Gelişmelerden haberdar olun
Bültenimize abone olun